Sosyoloji Zanaatı
Sosyoloji Zanaatı, Fransa’da yalnızca bir sosyoloji geleneğini [yeniden] kurmakla kalmamış -ki bu yönüyle aynı zamanda güçlü bir Durkheimcı metindir-, ardı ardına gelen kuşakların düşünme tarzını ve sosyoloji pratiğini de derinden etkilemiştir. Bir buluş eğitimi olarak tasarladığı araştırma pedagojisi, önerdiği “epistemolojik uyarı sistemi” ve teori ile yöntemin ayrılmaz bütünlüğüne dair tavizsiz tutumuyla, zamanla Fransa’da tüm bir sosyoloji eğitiminin ve araştırma pratiğinin ayrılmaz bir parçası hâline gelmiş; hem dayanak noktası hem de karşıt kutup olarak düşünülen kalıcı bir referansa dönüşmüştür.
Bilimsel üretimin metriklere indirgenerek muhasebeleştirildiği günümüz üniversitesinde, Sosyoloji Zanaatı zamanın ruhuna uymayan bir anakronizm olarak belirebilir. Zira bu metin, günümüzün akademik performans kriterlerine indirgenemeyecek bir “bilme” talebinin ifadesidir. Sosyolojik düşünüşü bir zanaatkâr habitusu -bir zihinsel alışkanlıklar sistemi- olarak inşa etmeyi hedefleyen bu manifestoyla, ilk baskısından 57 yıl sonra yeniden karşılaşmanın, bu açıdan bakıldığında, sarsıcı bir tarafı vardır. Gerçekten bilimsel bir sosyolojik bilginin oluşum koşullarına yönelen bu köklü sorgulama, bugün sosyolojinin -ve genel olarak sosyal bilimin- süregiden çözülüşü karşısında neyi yitirdiğimizi ya da neyin eşiğinde olduğumuzu hatırlatıyor gibidir. İşte bu yüzden bugüne dair hâlâ sözü vardır; bu yüzden de hâlâ bir ihtimaldir…
Sosyoloji Zanaatı, yalnızca genç meslektaşlar için değil; mesleğe dair hâlâ bir kaygı taşıyan, bilmenin mesuliyetini omuzlarında hisseden herkes için yeniden açılmayı bekliyor; hatta belki daha doğru bir ifadeyle, bunu hak ediyor.
İçindekiler: Gözat